- Maltepe University Turkey
Bugünden 73 yıl önce, 10 Aralık 1948 günü, insan haklarıyla ilgili olarak hâlâ en temel belge olan BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi imzalanmıştı. O yıldan beri insan hakları, zikzaklarla da olsa, dünyamızın gündeminde. Bu bildirgenin gündemde olmasıyla, insan haklarının korunmasında insanlık olarak ne kadar yol aldık acaba? Benim izleyebildiğim kadarıyla bazı yaygın ihlal türlerinde bir azalma olmuş, ama yeni ihlal türleri de çıkmıştır. Bugün burada, yıllardan beri gördüğüm ama fazla dikkat çekmeyen, COVID-19 pandemisinin onları ‘kör kadı’nın bile görmesini sağladığı iki soruna parmak basmak istiyorum. Bir tanesi, temel hak olarak görülen özgürlüklerin yaygın bir şekilde yanlış anlaşılmasıdır. Devletlerin pandemiye karşı aldığı bazı önlemleri protesto etmek için, dünyamızın bir ucundan diğer ucuna kadar, ‘özgürlük’ isteyen kalabalıklar, ellerinde ‘bu beden benimdir’ yazan pankartlarla, kırıp dökmeye kadar varan mitingler düzenliyor. Oysa şu anda mevcut olduğu kadarıyla bilgiye dayanarak alınan bu önlemler, insan eliyle yaratılmış bir doğa olayıyla savaşmanın tek yolu olarak görünüyor. Şimdilik, biz insanlar ancak bunları yaparsak, pandeminin başını alıp gideceği umulabilir. Özgürlük haklarının neyi talep ettiklerinin farkında isek, bu özgürlüklerin kişilerin canının istediğini yapmakta engellenmemeleri değil, kişiler insansal yeteneklerini gerçekleştirip geliştirirken –onları insanlaştıran etkinliklerde bulunurken ve dünyamıza insan yaşamını kolaylaştıran başarılar katarken– engellememelerini talep ediyor. Pandeminin herkesçe görülmesini sağladığı başka bir insan hakları sorunu da, ülkelerarası adaletsizliktir. Her gün binlerce insan pandemiden ölürken ve yurttaşları için aşı satın alamayacak devletler varken, şu anda bu insanlara aşı sağlamak yerine Mars’a gidip gelmek yadırganmıyor. Bu ve bu gibi olaylar, bir yandan ulusal ve uluslararası insan hakları kuruluşlarının rolüne daha çok yer açmayı gerektirdiğini düşündürüyor. Ama ondan da çok, insan haklarının örgün ve yaygın eğitiminin, amacını daha çok gerçekleştirmesine yardımcı olacak şekilde –insan hakları ihlallerini önlemeyi daha çok sağlayacak şekilde– kesintisiz yapılmasını gerekli kılıyor.